Şiddetin Temeli ‘Büyük Balık Küçük Balığı Yutar’

Türk Kadınlar Birliği Kayseri Şube Başkanı Ayşe Uzunlu, son günlerde artan ve Türkiye’nin gündemine oturan kadına şiddet konusunda açıklamalarda bulundu. Şiddetin temelinde toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin olduğunu söyleyen Uzunlu, eşitsizliğin şiddeti besleyen bir olgu olduğunu söyledi.

Şiddetin Temeli ‘Büyük Balık Küçük Balığı Yutar’

Türk Kadınlar Birliği Kayseri Şube Başkanı Ayşe Uzunlu, son günlerde artan ve Türkiye’nin gündemine oturan kadına şiddet konusunda açıklamalarda bulundu. Şiddetin temelinde toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin olduğunu söyleyen Uzunlu, eşitsizliğin şiddeti besleyen bir olgu olduğunu söyledi.

Şiddetin Temeli ‘Büyük Balık Küçük Balığı Yutar’
02 Eylül 2019 - 11:13

Eğitimin de en temel belirleyicilerden biri olduğunu vurgulayan Türk Kadınlar Birliği Kayseri Şube Başkanı Ayşe Uzunlu, “Kadına karşı şiddetin temelinde toplumsal cinsiyet eşitsizliği yatar. Eşitsizlik şiddeti besleyen bir olgudur. Atasözünden örnek verirsek ‘büyük balık küçük balığı yutar’ anlayışı hakimdir. Eşitsizliği kaldırmak için örf, anane ve törelerle ilgili toplumda yanlış yönlendirilmiş bazı anlayışların eğitimlerle çözülmesi gerekmektedir. Cinayetlerin töre cinayetleri, namus cinayetleri diyerek basitleştirilmemesi gerekmektedir.” dedi.

“İLKOKUL ÖNCESİNDEN İTİBAREN EĞİTİM VERİLMELİ”

Uzunlu, eğitimin yeterli olmayışının ilerleyen dönemlerde şiddete meyil verdiğini söyledi. İlkokul öncesinden itibaren cinsiyet eşitliğine dayalı eğitim verilmesi gerektiğini ve adaletin şiddeti uygulayan kişilere iyi hal indirimleri uygulamaması gerektiğini de vurgulayan Uzunlu, “2014 yılında Türkiye’de yürürlüğe giren ve Avrupa konseyi üyesi 20 ülkenin de yer aldığı, ilk olarak Türkiye’nin imzaladığı İstanbul Sözleşmesi var. İstanbul Sözleşmesi kadına yönelik şiddet, çocuğa yönelik şiddet, aile içi şiddet konularında yaptırımı olan, koruma tedbirleri olan bir sözleşme. Koruma tedbirlerinin nasıl yapılması gerektiği ile ilgili maddeler var. Koruyamadıysak da bu kez kovuşturma olayı var. Sonuç olarak da adil bir yargılama olayı vardır. Özellikle yargı sırasında şiddeti uygulayanın takım elbise giyerek gelmiş olması bile iyi hal indirimine sebep oluyor. Bunların olmaması gerekir. Şiddet olaylarına baktığımız zaman, şiddetin en çok aile içi bireyler tarafından uygulandığını görüyoruz. Özellikle; baba, eş, erkek kardeş ve yakın çevre tarafından uygulanıyor. Son dönemde özellikle taciz ve tecavüzler aile içinde olduğu zaman kapatılıyor. Verilere bakıldığı zaman son 10 yıla göre son 1 yılda şiddet olayların korkunç derecede arttığı görülmektedir. Bazı olayları yıllar sonra duyabiliyorsunuz.” dedi.
Toplumda küçük yaşlardan itibaren erkek çocuklarına güç faktörünün aşılandığını, kız çocuklarının ise daha itaatkar ve sessiz yetiştirildiğini söyleyen Uzunlu, “Bu çocuklar büyüdükleri zaman da beklentileri farklı oluyor. Kız çocukları beyaz atlı prens, evlendiğinde bir eli yağda bir eli balda durumunu bekliyor. Erkek çocukları ise daha itaatkar bir eş beklentisi içerisinde büyüyor. Evlilikler gerçekleştiğinde durum böyle olmayınca da beklentiler ve yaşanılanlar çakışıyor.” dedi. 

“TOPLUMDA DUYARSIZLIK ARTIYOR”

Şiddet olaylarına şahit olan vatandaşların ya da şiddet olaylarını duyduğunda meşrulaştıran insanların sayılarının gittikçe arttığını söyleyen Uzunlu, “Cinayetler gerçekleştiği zaman ‘Acaba şiddete maruz kalan kişi karşı tarafa ne yaptı?’ gibi cümlelerle cinayeti bir nevi meşrulaştıran insanlar var. Cinayetler, böyle yorumlarla basitleştirilmiş oluyor. Cinayetlerin adil yargılama sürecine baktığımız zaman ise kanunlarımızda caydırıcılık var ama kanun uygulayıcılar iyi hal indirimleriyle cezaları indirgiyorlar. İyi hal indirimlerinin olmadığı davalar da var ama çok az.” dedi.

“TOPLUM TEPKİSİNİ KOYMALI”

Türk Kadınlar Birliği Kayseri Şube Başkanı Ayşe Uzunlu, sadece şiddet olaylarına değil kanunsuz olan her olaya Türk milletinin giderek duyarsızlaştığını belirterek, “Özellikle sosyal medyada şiddete karşı destanlar yazılıyor. Orada herkes duyarlı ama önünde bir olay olduğu zaman duyarlı değil. Örneğin gözünüzün önünde biri yere kağıt atıyor, uyardığınız zaman hakarete uğrayabiliyorsunuz. Ama uyarılması lazım ve bu davranışların cezası olması lazım. Bazen de yetkili bir kurumu bu konuyla alakalı uyarıyorsunuz. ‘Zaten her zaman yapıyorlar’ gibi bir cevap alabiliyorsunuz. Bunları önlemek için toplum olarak hepimiz yapmalıyız. İnsanların kafasına ‘Kurallara uymamak suç teşkil etmiyor’ düşüncesi yerleşmiş.” dedi.
 
Röportaj: Ahmet SARIKUŞ
 
 
 

YORUMLAR

  • 0 Yorum