Toplum olarak gerçek dışı bilgilere inanıyor; bu gerçek dışı bilgileri doğru kabul ediyor; tüm yaşamımızı bu gerçek dışı bilgiler üzerine kuruyoruz.
Evde, okulda, kahvede, dost meclislerinde; insanların var olduğu her yerde gerçek dışı bilgiler, sözüm ona bize yol gösteriyor…
Okullarda bile çocuklara gerçek dışı bilgiler öğreterek, çocuklara doğru eğitim verdiğimizi sanıyoruz.
Her şey hurafeler, efsaneler, -mışlar, -mişler üzerine…
Bir kişi bile; “Bak kardeşim! Eller gitti aya, biz kaldık yaya! Bu işte bir yanlışlık var.” demiyor, bilginin doğru olup olmadığını sorgulamıyor.
Sorgulamaktan, şüphe duymaktan, araştırmaktan korkuyor.
“Geçmiş hep iyidir!” algısı almış, yürümüş.
Değişen ve gelişen dünyaya ayak uydurmak yerine, bin yıl öncesine âşık olma durumu söz konusu...
Tüm övgüler geçmişe:
Eskiden insanlar çok uzun yaşarmış.
Bolluk bereket geçmişte varmış.
Geçmişte insanlar çok uzun boyluymuş...
Eskiden yönetenler çok adilmiş…
İnsanlar kardeşçe yaşarlarmış…
Huzur ve mutluluk varmış…
Çocuklar eskiden daha iyi eğitilirmiş...
İnançlara saygı varmış...
Kimse kimsenin ibadetine karışmazmış…
İnsanlar komşusu açken tok yatmazmış…
Dünyanın en güçlü devleti bizmişiz…
Daha neler neler…
Düzülen bu methiyelerin aslı astarı yok.
Yanlış ve asılsız…
Gerçek bilgi ile alakası yok.
Her şeyden önce bilimsel değil.
“Dünyada her şey için, uygarlık için, yaşam için, başarı için en hakiki mürşit ilimdir, fendir. İlim ve fen haricinde mürşit aramak gaflettir, cehalettir, delalettir.”
”Hayatta en hakiki mürşit ilimdir.”
YORUMLAR