Festival yaptık.
Tüm protokolü İstanbul’a topladık. Kayseri'nin adını İstanbul’a yazdırdık.
İlk iki gün boş kaldı.
İn cin top oynadı.
Üçüncü gün protokolünde gelmesi ile hep birbirlerini tanıyan kişiler bir kez daha İstanbul’da bir araya geldi.
Program çok etkili idi.
Canlı yayınlar verildi. En babasını 19 kişi izledi.
Bu şekilde Kayseri'nin tanıtımına damga vurduk. Vurduk vurmasına da kim bu sesi duydu onu pek anlamadık.
Ne yaptık?
Üçüncü gün hareketliliği ile Gaceri mi tanıttık?
Yok.
Elimizde bir sucuğumuz kaldı.
Sucuk içi ile Adana kebap mı yaptık?
Yok.
Sucuk döner mi yaptık?
Yok.
Kayseri’den sucuk üreticileri kapış kapış stand mı aldı?
Yok.
Kastamonu ve Sivas’a neredeyse kaptırmak üzere olduğumuz pastırmanın testi kebabını mı, kuru fasulye içerisinde nasıl lezzetli olacağını mı tanıttık?
Yok.
Yenikapı da bir Kayseri rüzgarı estirelim dedik. Dedik demesine de rüzgar ters yönden esti herhalde. Dökme su ile değirmen döndürelim dedik olmadı.
Bu işin günü, tarihi yanlıştı. Kimse aldırış etmedi. Aralığın başında Kayseri günleri olursa bu kadar olurdu zaten. Okullar başlamadan bir gün seçilse idi Hacıların balını, İncesuyun pekmezini daha fazla kişi tadacaktı.
Olmadı.
Sırf Kayseri günleri yapacağız diye Kayseri günleri yapılmamalı. Alelade ve acele yapılan işler bu kadar olur. Diyorum ya bizim pastırmamız, mantımız ve sucuğumuzu tanıtacak, yeni turizm atağı başlatacaksak öyle oldu bittilerle değil daha fazla kafa yorarak daha fazla çalışarak daha düzenli bir program yapılabilirdi.
Tüm olumsuzluklara rağmen tüm emeği geçen herkese teşekkür ediyorum.
Daha iyi Kayseri tanıtım günlerine inşallah.
Bugünlükte bu kadar.
Kalın Sağlıcakla.
YORUMLAR