İnsan kendini yalnız kaldığında değerlendirir. Acımasızca yüzleşir ama sadece kendisi söyler ve dinler. “Akıllı, üretken, çalışkan değilsin” der durur. Gerçekleştiremediği hedefleri yaptığı hataları, istemeyerek başına gelen talihsizlikleri düşünüp durur.
Dünyanın bütün bu zorlukları bir girip bir çıktığı çukurları tek başına iken aşmaya çalışır. Kocaman bir karanlıkta kalır o karanlıktan da çıkmak için bir el bekler. Karanlığın altında uzun süre bekledi ışığı bulamayınca son bir gayret deyip toprağı kazmaya başlar. Elleri kanar parmakları yara alır, ama ışığa ulaşır. Ulaştığı anda tekrar nefes almaya başlar o karanlıktan çıktığında her şey başka görünür. Üzerindeki toprakları atar, arkasına bakmadan önünde açtığı yeni yolda ilerlemeye devam eder.
Bu acımasız sürekli eleştirici agresif iç sesinizi bir kenara bırakıp hayal dünyanıza geçin ve ne istediğinize karar verir. Verdiğiniz karara inanın. İnandığınız bu hayal için ayağa kalkın, göreceksiniz ki adım atmaya başlamışınız bile.
Öğrencilerimin bana en çok sorduğu sorulardan biridir bu.
“Korkuyorum, nereden başlayacağımı bilmiyorum ne yapmam gerekiyor?”
HAYAL EDİP ODAKLANIN, KOCAMAN GÜLÜMSEYİN VE BAŞLAYIN KOŞMAYA.
Siz bekleme salonunda korkularınızın geçmesini, depresyonunuzun bitmesini, pazartesilerin gelmesini beklemeye devam ederseniz sadece zaman kaybedersiniz. Zamanın da kıymetli olduğunu sakın unutmayın. Beklediğiniz şey geldiğinde mi o kursa kayıt olacaksınız, o dersin kitaplarını alıp sayfalarını karıştırmaya başlayacaksınız?
Bekleme salonundaki tüm yeri saran sabırsızlık ve açtığı hayal kırıklıkları bunlardan doğan paniklemenin verdiği davranış bozuklukları sadece size zaman kaybettirecektir. O yüzden beklemek çözüm değil. Sizi kandırmışlar, zamanı gelsin diye.
Yukarıda da belirttiğim gibi önce hayal edin ve bir adım atın göreceksiniz ki hayatınız ne güzel değişim gösteriyor.
DÜŞÜNME, BEKLEME, HAREKETE GEÇ.
YORUMLAR