Ruha açılan yaralar, bedene açılan yaralardan daha geç iyileşirler!
Bu yaraların iyileşmesi için bazen aylar, bazen ise yıllar gerekebilir.
Yani uzunca zaman ve bolca sabır ister.
Ama şu da bir gerçek ki hiç bir yara ilk gün ki tazeliğinde kalmaz ömür boyu.
Tıpkı Serdar Ortaç’ın şarkısında “acılar sürmez, zaman en güzel çare” dediği gibi...
Zamanla tüm yaralar elbette kabuk bağlar.
Lakin yarayı açanların verdiği hasarlar elbette ki unutulmaz!
Küçük bir ameliyat geçirdiğinizi düşünün, ilk gün narkozun etkisiyle acıların farkına
varamazsınız.
Ertesi gün narkozun etkisi azalınca dayanılmaz ağrılar baş göstermeye başlar.
Ağrı kesicilerin yardımı ile bu acılarınız dindirilmeye çalışılır.
Bu ameliyattan sonra tam anlamıyla ağrıların dinmesi yaklaşık 15-20 günü bulabilir.
Bazen bu daha uzun bir süreç olarak ta devam edebilir.
Aslında bu süreç tamamen sizin bünyenize ve acıya direncinize bağlıdır.
Bu yaraların üzerinden geçen aylar sonrasında artık bütün açılan yaralar kabuk bağlamaya ve
iyileşmeye başlar.
Benim dünyalar tatlısı bir kedim var. Benim için çok değerli onu kadar çok seviyorum ki!
Onu severken, dünyayı unutuyorum adeta...
Eşim ve çocuklarım yani ailenin diğer fertleri kediyi benden çok daha sakin seviyorlar.
Ben ise kedime olan sevgimi hırçın olarak yansıtıyorum.
Kedimde bana karşı benim ona yaklaştığım gibi yaklaşıyor.
Ben deli dolu seviyorum, oda benim ellerimi ısırıyor, tırmalıyor yani bana olan sevgisini oda
hırçın bir şekilde gösteriyor.
Tıpkı insanlarda olan etkiye tepki misali! Aslında buna ektiğini biçmek te denilebilir.
Ellerimin halini görenler zaten ne demek istediğimi hemen anlarlar.
Ama kedimi çok sevdiğim için yaraları iyileşse de yerleri belli olan izleri görmezden geliyorum.
Çünkü ben kedimin de beni sevdiğini biliyorum.
Ayrıca sevgi tüm kusurları örter ve kusurları ile kabul eder.
Nereden anlıyorsun seni sevdiğini diye soracak olursanız da!
Hasta olduğum vakit beş dakika bile yanımdan ayrılmadığını, sürekli baş ucumda benim
yanımda olarak sevgisini gösterdiğini örnek gösterebilirim.
Kediler için söylenen nankör kelimesini asla kabul etmiyorum.
Onlar bir çok insandan bile daha vefalılar inanın.
Kedimin bana gösterdiği vefasını görmek bilmek bile inanın o açılan yaraları sarmaya yetiyor
da artıyor bile.
El yarası bir şekilde geçer, geçmese de izi kalır, lakin bir müddet sonra acı vermez.
Fakat dil yarası ve gönül yarası işte bunların tedavisi çok zordur.
Bu nedenle bu yaraları mümkün mertebe açmamak gerek.
Zira açtığınız - açtığımız tüm yaradan günü gelince elbet hesap sorar Yaratan...
Bu şuurla hareket etmek en doğru olanıdır.
Tabi bu durumlarda açtığımız yada açtığınız yaraları sarmak için çaba göstermek te önemlidir.
Bu zaten başlı başına bir erdemdir.
Yarayı sarmadan, enkazı kaldırmadan başka limanlara yol almak karektersizliktir.
Kırdığının farkına varmak, onarma çabası içine girmek ise sadece naif insanlara özgü bir
davranış şeklidir.
Çünkü bizler sevdiğimiz insanların elimizi tuttuğunda bile iyileşiriz.
İlaç merhametten çok sonra gelir. İnsana en çok yakışan duygu merhamettir.
Kırdığınız ve incittiğiniz kalbin bedduasından sakınınız. Hz. Muhammed (S.A.V)
Zira şunu “Unutmayın, gerçekten sevenin ahı tutar.”
Açılan yaraların tedavisine çabalamak ta yaralı insanı bir nebze de olsa mutlu edebilir.
Tam da bu yüzden duyarlı olmak, duyarlı davranmak ve bu şekilde açılan yaraların merhemi
olabilmek, işte bütün mesele bu! Saygıyla...
YORUMLAR