SİNAN AKDEMİR

SİNAN AKDEMİR

TEVAZU

07 Eylül 2021 - 09:47

Tevazunun anlamı,   kelimenin eş anlamlısı olan alçak gönüllülük ile karşılanmaktadır (TDK).                     Alçak gönüllü kelimesinin anlamı ise sözlükte “Kendi değerini olduğundan aşağı gösteren, başkalarını küçük görmeyen, büyüklenmeyen engin gönüllü, mütevazı, tevazulu” şeklinde verilmiştir. Etimolojik açıdan bakıldığında Arapça kökenli bir kelime olan tevazuunun “koyma, aşağı indirme” anlamındaki vaz kökünden geldiği görülmektedir İnsanoğlu kâinatta bir zerre bile yer tutmazken her şeyin sahibi benim edası ile konuşup hareket etmesi ne büyük ironidir. Bir damla sudan yaratılan insanoğlu na Allah “Kibirlenerek insanlardan yüzünü çevirme ve yeryüzünde böbürlenerek yürüme. Çünkü Allah, kibirle kasılan, kendini beğenmiş, çokça övünüp duran hiç kimseyi sevmez.”(Lokman 18) diye uyarıda bulunmasına rağmen ego ve kibrimiz bizi öylesine sarar ki kendimizi herkes ten üstün görmeye başlarız. Hz. Mevlana şu öğüdünde Allah’ın nasıl olmamız istediğini ne güzel anlatır.                                 Tevazu ve alçak gönüllükte toprak gibi ol.
Oysa öyle bir zaman diliminde yaşıyoruz ki çoğu insan değil toprak gibi olmayı bulutların üzerinde seyretmekteler. Kendisini beğenmiş kibirli kimse, insanlarla ilişkilerinde daima alaycı ve
Kırıcı bir tavır sergiler. Benliğine hâkim olamamış, büyüklüğün güçte, parada,
malda ve görüntüde olduğunu sanan, bu nedenle çevresindeki insanları küçümseyen kimse, insanlardan uzak kalır ve yalnızlığa mahkûm olur. Alçak gönüllüğü çoktan bıraktı insanoğlu malıyla varlığı ile evi ile arabası ile giyimi ile gezmesi ile hatta yeme içmesi ile bile bir gösteri yarışındadır.
Onlar zannederler ki büyüklük aldıkları eğitimde sahip oldukları yetenekte malda mülk de zenginliktedir. Oysa asıl zenginlik Tevazu da alçak gönüllüktedir. Tevazu Budizm dâhil birçok dinde insanın sahip olması gereken bir özellik olarak gösterilmesine rağmen sekuler bakış açısı ile de insanoğlunun doğanın evrenin ne kadar küçük bir parçası olduğu ve ne kadar çaresiz olduğu görülecektir.
“Mütevazı insan nasıl birisidir?”  . Buna göre, mütevazı insan kendisini evrenin merkezi olarak görmez. Büyük resmin sadece küçük bir parçası olduğunu bilir, ancak yine de kendini değersizleştirmez. Güçlü ve zayıf yönleriyle, savunmacı olmaksızın gerçekçi bir biçimde yüzleşir ve dolayısıyla daha sağlıklı bir karakter algısı inşa eder. Yeni fikirlere açık ve öğrenmeye isteklidir. Başka insanlara ve onların fikirlerine değer verir. Başkalarına karşı sabırlı, nazik ve empatiktir. Kendini abartmaktan, kibir ve gururdan ve aşırı öz güvenden sakınır, ancak yerinde övgüleri de reddetmez.
Dolayısıyla dinler; aşağılama, korku ve utancı pekiştirmek yerine, yüce bir varlıkla kurulan ilişki sırasında inananların mütevazı bir duruş sergileyerek hayret ve şükran duygusunu artırmayı hedefler.
Tevazu iş yaşamında da yeniliklere açık olma, herkesten bir şeyler öğrenmeye çalışma, kendi sınır ve kusurlarını fark edebilme, insana değer verme, şirket ve şirketin dış ortamı hakkında daha gerçekçi bir anlayış geliştirme gibi pek çok olumlu niteliği beraberinde getirir Tevazuunun iş yaşamı üzerindeki olumlu etkilerinin bir kısmı çalışan performansına yansır.
Görüldüğü gibi insanı değerli kılan tevazu sahibi olmasıdır. Aksini zaten Allah yasaklamaktadır.
Bir hadis de şöyle uyarılmaktadır insan. Yücelik ve kudret (izzet) benim izârım, büyüklük de benim ridâm sayılır. Bunlardan biri kendisinde de varmış gibi davranan olursa, onun cezasını veririm.”
Burada Allah Kudret ve büyüklüğün sadece kendisini saran bir elbise gibi olduğunu belirterek bu elbiseyi insanların giymesini yasaklamaktadır. Hadi artık gelin büyüklüğü böbürlenmeyi küçük dağları ben yarattım kibrini bırakıp erdemi tevazu ve alçak gönüllükte arayalım.
Unutmayın Hz.Aişe nin dediğini… İbadetlerin en faziletlisi tevazudur.
 

YORUMLAR

  • 0 Yorum